Chemical Engineering / Kimya Mühendisliği
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11147/14
Browse
Browsing Chemical Engineering / Kimya Mühendisliği by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 51
- Results Per Page
- Sort Options
Research Project Bazı ilaç aktif maddelerin farmasötik preparatlarda ve insan serumu gibi biyolojik sıvılarda eletktroanalitik metotlar (Voltametrik ve polarografik teknikler ile tayini(TÜBİTAK - Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, 2005) Özkan, Sibel; Yılmaz, Selahattin; Uslu, Bengi; Dilgin, Yusuf; Yağmur, Sultan; Süren, Esin; Akgün, NurBu çalışmada, elektroaktif grup içeren bazı ilaçaktif maddelerin camsı karbon disk ve karbon pasta elektrotlarda farklı tampon ortamında voltametrik davranışları araştırıldı. Pik potansiyeline ve pik akımına, konsantrasyonun, pH 'nın tarama hızının etkisi incelendi. Alt tayin sınırı (LOD) ve Kantitatif tayin sınırı (|LOQ) belirlendi. Çalışılan bazı bileşikler için yükseltgenme veya indirgenme mekanizmaları da önerildi. Bu teknikler ile maksimum pik akımının gözlendiği ortamda ilaçaktif maddelerin farmasötik preparatlarda ve serum gibi biyolojik sıvılarda tayini yapıldı. Ayrıca kesinlik ve geri kazanım çalışmaları yapıldı. Bazı etken maddelerin önerilen elektroanalitik teknikler ile yapılan ilaçlardaki miktarı , UV-Spektrofotometrişininki ile karşılaştırıldı. Böylelikle önerilen elektroanalitik metodların doğruluğu ve üstünlüğü araştırıldı.Research Project Bifonksiyonel katalizör ile selülozun sorbitole seçici katalitik hidrotermal elektrolizi(2019) Yüksel Özşen, AslıDünyadaki enerji ihtiyacının artması, fosil yakıtların tükeniyor olması ve çevresel sorunların endise yaratması gibi sebepler yenilenebilir hammadde olarak biyokütlenin, hem enerji hem de degerli platform kimyasalları kaynagı olarak kullanılmasını son derece önemli kılmıstır. Bu anlamda, lignoselülozik biyokütlenin temel kaynagı olan selülozdan çesitli süreçlerle degerli kimyasalların eldesi sık çalısılan konulardan olmustur. Bu projede katalitik hidrotermal dönüsüm yöntemi ile Ru-SiO2, Ru-SBA15 ve Ru-SBA15/SO3 bifonksiyonel katalizörler varlıgında selülozdan seçici olarak sorbitol eldesi arastırılmıstır. Hedef ürün olarak ülkemizde üretimi olmayan ve pazar payı çok yüksek olan sorbitol seçilmistir. Sorbitol, baslıca yiyecek, ilaç ve kozmetik ürünlerinde ve C vitamini ara ürünü sentezinde katkı maddesi olarak kullanılan en önemli ve popüler seker alkollerinden bir tanesidir. Sorbitol, organik asitler (süksinik asit, itanoik, fumarik asit vb.), polioller (gliserol, sorbitol, ve ksilitol) ve digerleri (örnegin, etanol, biyohidrokarbonlar, furanlar, vb.) gibi endüstriyel açıdan kullanıslı kimyasallara dönüstürülebilen orijinal platform moleküllerinden biri olarak listelenmistir. Sorbitole karsı artmakta olan talep göz önünde bulundurulursa, bu degerli ürünün seçici üretimine yönelik süreç gelistirilmesinin gerekli oldugu görülmektedir. Bu çalısmada, biyokütlenin en temel kaynagı olan selülozdan ülkemizde üretimi olmayan ve pazar payı yüksek olan sorbitol elde edilmesi hedeflenmistir. Bu kapsamda, kritik altı su reaksiyon ortamında hiçbir oksidan ve toksik çözgen kullanmadan yüksek sıcaklık ve basınçta sulu ortamda katalizör varlıgında dogrudan hidroliz gerçeklestirilmistir. Katalizör olarak selülozdan seçici sorbitol eldesinde ne kadar aktif oldugu çesitli çalısmalarla gösterilmis ve yüksek sıcaklıktaki sulu ortamlarda termal dayanıklılıgı yüksek olan Ru-SiO2, Ru-SBA15 ve Ru-SBA15/SO3 katalizörleri kullanılmıstır. Bu proje kapsamında, sentezlenen bifonksiyonel katalizörler için SEM, BET ve FT-IR analizlerini kapsayan katalizör karakterizasyon çalısması yürütülmüstür. Bu analizlerin sonucunda, bu katalizörlerin basarı ile sentezlendigi görülmüstür. Ru-SBA15 ve Ru-SBA15/SO3 katalizörlerleri varlıgında yapılan deneylerde elde edilen sıvı ürünler için yapılan HPLC analizleri sonucunda, HPLC kromotogramında sorbitole ait karakteristik pikinin gözlemlendigi kısımda hafif bir omuz görülmüstür. Fakat integre edilmesi çok dogru olmayacagı için bu gözlemlenen piklere göre sorbitol konsantrasyonu için bir hesaplama yapılmamıstır. Ru-SiO2 katalizörü varlıgında yapılan deneylerde sorbitol eldesi ve selüloz dönüsümü saglanmıstır. En yüksek sorbitol eldesi ve selüloz dönüsümü 2 g Ru-SiO2 katalizörü varlıgında 150 °C?de 2 saat boyunca kritik altı suda yapılan deneylerde elde edilmistir. En yüksek sorbitol eldesi ve selüloz dönüsümü sırasıyla 234.98 ppm ve % 28.64 olarak bulgulanmıstır.Research Project Biyolojik-kimyasal reaksiyonların benzetimi için Monte Carlo teknikleri(TÜBİTAK - Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, 2012) Altınkaya, Mustafa Aziz; İnal, Fikret; Baran, YusufKimyasal reaksiyonların stokastik modellemesi, reaksiyondaki molekül sayılarının az olduğu durumda, her bir molekülün ne zaman reaksiyona gireceğinin tam olarak belirlenememesi nedeniyle yalnızca makroskopik ölçekte doğru olan gerekirci yönteme göre daha başarılıdır. Gillespie’nin geliştirdiği stokastik benzetim algoritması (SBA) Monte Carlo teknikleriyle sistemdeki bir sonraki reaksiyonun hangi reaksiyon olacağını ve ne zaman gerçekleşeceğini belirlemektedir. Ancak SBA’nın molekül sayıları arttıkça işlem yoğunluğu çok artmaktadır. Bu durumda, sistemdeki her reaksiyonu her molekülün mevcut konsantrasyonunu koruması koşulunu bozmayacak miktarda çok kez ateşleyerek, reaksiyon sistemindeki her molekülün miktarını tau peryodu ile güncelleyen tau-atlama algoritması işlem yoğunluğunu önemli ölçüde azaltmaktadır. Her bir reaksiyon kanalının tau aralığında ateşlenme adedini belirleyen Poisson değişken, reaksiyona girme eğilimi ile tau'nun çarpımı çok büyüdüğünde Gauss gibi davranmaya başlar. Bu durumda reaksiyondaki konsantrasyonları belirleyen stokastik türev denklemi Kimyasal Langevin Denklemi’ne (KLD) karşılık gelir. KLD’deki Gauss sürecin yerine Levy (alfa) - kararlı daha dürtün bir sürecin konması, KLD’nin tanımladığı Brown hareketini Levy uçuşuna dönüştürür. Kimyasal Langevin-Levy Denklemi (KLLD) olarak tanımlanan bu denklem az sayıdaki molekülün bulunduğu biyokimyasal reaksiyonları daha iyi modelleyebilir. Maltozdan glukoz elde edilen bir Michaelis-Menten sistemi ve daha çok reaksiyon içeren laktuloz hidrolizi sırasındaki enzimatik transgalaktosilasyon reaksiyonlarında KLLD’nin SBA ve KLD’ye kıyasla daha fazla gerekirci eğriden sapmaya neden olduğu ancak aynı ortalama davranışın takip edildiği görülmektedir. Bu çalışma biyokimyasal reaksiyon benzetininde KLLD’ye dayalı tau-atlamanın kullanılabileceğini göstermiştir.Article Citation - WoS: 10Citation - Scopus: 9Bi̇yomalzemelerden İ̇zole Edi̇len Staphylococcus Epidermidis Suşlarinin Yüzey Özelli̇kleri̇ni̇n Beli̇rlenmesi̇(Ankara Mikrobiyoloji Derneği, 2010) Sudağıdan, Mert; Erdem, İlker; Çavuşoğlu, Cengiz; Çiftçioğlu, MuhsinThe surface properties of bacteria play an important role on adhesion to the biomaterial surface. In this study, the surface properties of Staphylococcus epidermidis strains isolated from clinically used polymeric biomaterial surfaces were investigated on the basis of zeta potential, hydrophobicity and surface topography. A total of 10 S.epidermidis strains isolated from intravenous catheters (n= 5), endotracheal tubes (n= 3) and central venous catheters (n= 2) which were used in the patients of pulmonary Intensive Care Unit, Ege University Medical Faculty Hospital, were included to the study. Seven of those isolates were biofilm producers, inhabiting biofilm genes, 2 were non-biofilm producers, however, inhabiting biofilm genes, and 1 was non-biofilm producer, inhabiting no biofilm genes. Zeta potential analysis have been performed in 3 different buffers (phosphate-buffered saline, 1 mM potassium chloride and 1 mM potassium phosphate buffer) and at different pH values (pH 4.1-8.2), in order to simulate in vivo environment of the biomaterials. Hydrophobicities of the strains were examined by bacterial adhesion to hydrocarbon (BATH) test and the surface topography of biofilms and slime layers were visualized by atomic force microscopy (AFM) and scanning electron microscopy (SEM) methods. It was found that all strains have negative zeta potential values (surface charge) in all buffers and pH values. In hydrophobicity analysis, the highest value (86%) was determined for non-biofilm forming S.epidermidis strain YT-169b (endotracheal tube isolate) and the lowest hydrophobicity (2.5%) was determined for biofilm forming S.epidermidis strain YT-212 (central venous catheter isolate). Biofilm and slime layers of the strains were imaginated by AFM and SEM analysis in ?m scale. SEM analysis showed that bacteria highly adhered to rough surfaces on biomaterial surfaces and the produced slime layers covered the surface of bacteria. In conclusion, elucidating the surface properties of opportunistic pathogens in different physiologic buffers will give important clues for the production of non-adhesive materials and antibacterial surfaces for those bacteria. It was also estimated that designing the surface of the biomaterial to have negative surface charge in the body and to be as smooth as possible will hamper biofilm formation.Research Project Biyosentetik hibrit polimerlerin RAFT polimerizasyonu ile üretilmesi ve hücre membranıyla etkileşimlerinin vücut dışında değerlendirilmesi(2015) Bulmuş Zareie, Esma VolgaGen terapisi, gen sessizlestirme terapisi, DNA asıları ve kanser kemoterapisi gibi çok sayıda önemli tedavi stratejisinde kullanılan etken maddelerin ve ilaç tasıma sistemlerinin birçogu hücrelerin membranlarından yeterli miktarlarda geçemezler ve tedavi edici aktivitelerini gösteremeden bozunurlar. Bu durum çok sayıda önemli tedavi stratejisinin, klinikte insanlar ve hayvanlar üzerinde uygulanabilen gerçek tedavilere dönüsmesini önemli ölçüde sınırlamaktadır. Önerilen proje ile hücre sitozolüne etken maddelerin tasınmasını kolaylastıracak, endozom ve/veya lisozom membranının yapısal kararlılıgını veya bütünlügünü bozabilen, iyi tanımlanmıs, amino asit, peptit veya lipit içeren biyosentetik hibrit polimerlerin Tersinir Katılma Ayrısma Zincir Transfer (RAFT) polimerizasyon yöntemiyle üretilmesi, bu polimerlerin membran aktivitesinin bilinen ve yeni gelistirilecek olan yöntemlerle karakterize edilmesi ve polimerlerin hücre alımlarının ve hücre-içi dagılımlarının in vitro deneyler ile belirlenmesi amaçlanmıstır. Bu amaçla, molekül agırlıkları iyi kontrol edilmis dar molekül agırlıgı dagılımına sahip arjinin amino asidi, oktaarjinin peptidi, undekanoik asit veya kolesterol içeren metakrilat (ko)polimerleri RAFT polimerizasyonu ile üretilmistir. Üretilen polimerlerin çesitli teknikler ile ayrıntılı olarak fizikokimyasal karakterizasyonu yapıldıktan sonra hücre membranlarıyla etkilesimleri, literatürde bu amaç için yaygın olarak kullanılan hemoliz deneyleriyle ve ayrıca yüzey plazmon rezonans (SPR) kullanılarak yeni gelistirilen bir yöntem ile incelenmistir. Bunlara ek olarak in vitro hücre kültürlerinde, üretilen kopolimerlerin hücre canlılıgına etkileri, hücreler tarafından alımları ve hücre içinde dagılımları belirlenmistir. Tüm deneylerin sonucunda elde edilen bulgular; arjinin veya undekanoik asit içeren polimerlerin hücre canlılıgına belirgin bir etki göstermeden hücre içine alınabildigini, hücre/endozom membranı ile etkilesebildigini ve hücre sitozolüne yayılabildigini göstermistir. Sonuç olarak, potansiyel olarak hücre içine etkili bir sekilde ilaç tasınımı mümkün kılacak polimerler üretilmistir. Böylece çok sayıda potansiyel tedavi stratejisinin gerçek tedavilere dönüsmesine bir adım daha yaklasılmıstır.Article Cu2+, Zn2+ve Mn2+ ile Yüklenmiş Sitrik Asitle Modifiye Şeker Pancarı Küspesinden Metallerin Çeşitli Sulu Ortamlardaki Salınımları(Fırat Üniversitesi, 2014) Arslanoğlu, Hasan; Çiçek, Ahmet Uğur; Kuma, Burak Muhammet; Kardaş, Mahmut; Tümen, FikretBu çalışmada, metal iyonlarıyla doygun modifiye şeker pancarı küspesi pH?5’deki çeşitli ortamlar kullanılarak kolonda perkolasyon testlerine tabi tutulmuştur. Modifiye şeker pancarı küspesine bağlanmış olan Cu2+, Zn2+ ve Mn2+ iyonları su ortamına çok düşük seviyelerde; humik asit-Na tuzu, sitrik asit ve EDTA-Na tuzu gibi kompleksleştiricilerin varlığında ise nispeten yüksek miktarlarda salındığı belirlenmiştir. Metal iyonu bağlamış 2.5 g modifiye şeker pancarı küspesi üzerinden 1500 ml sıvı sızdırılarak yapılan testlerde su için en fazla % 18, kompleksleştirici içeren çözeltilerle % 77’ye varan miktarlarda metal iyonu çözelti ortamına salınmaktadır. Sonuç olarak, modifiye şeker pancarı küspesinin sulu ortamlardan, aynı zamanda bitkiler için mikro besin maddesi olan, bakır, çinko ve manganı gidermede kullanıldıktan sonra yavaş çözünen bir mikro gübre olarak değerlendirilebileceği ifade edilebilir.Research Project Enzim immobilize edilmiş membranların hazırlanması ve karakterizasyonu: membran performanslarının belirlenmesi(2008) Alsoy Altınkaya, Sacide; Yemenicioğlu, Ahmet; Yürekli, YılmazBu çalışmada üreaz enzimi polietilenimin (PEI) ve kitosan (CHI) ile modifiye edilmiş poliakrilonitril (PAN) membranları üzerine immobilize edilmiştir. PEI ve CHI ile modifikasyon PAN membranı üzerine adsorbe olan üreaz miktarını etkilemezken, aktiviteler sırayla 2 ve 1.5 kat artış göstermiştir. Membranların üreye karşı gösterdikleri kinetik performans aşağıdaki şekilde bulunmuştur: PAN+PEI+CHI>PAN+PEI>PAN+CHI>PAN. pH 7 ile 9 aralığında modifiye edilmiş membranlar üzerine immobilize edilen üreaz PAN üzerine immobilize edilene göre daha iyi bir aktivite profili sergilemiştir. PAN+CHI ve PAN membranları üzerine immobilize edilen üreaz 30 ve 37 o C’de optimum aktivite gösterirken, PAN+PEI ve PAN+PEI+CHI üzerine immobilizasyon optimum aktivitenin gözlendiği sıcaklığın 50 ve 60 o C’ye yükselmesine neden olmuştur.Research Project Farklı Metodlarla Hazırlanmış Tungsten ve Zirkonya Yüklü Sba-15 Katalizörlerle Palmitik Asit ve Setil Alkol Esterifikasyonu(2015) Yılmaz, SelahattinSetil palmitat, palmitik asit ve setil alkolün esterifikasyonundan üretilir ve kozmetik endüstrisinde kullanılan en önemli esterlerden biridir. Esterifikasyon için kullanılan konsantre sülfrik asit gibi homojen asit katalizörler, korozyon, suya duyarlılık, katalizörün geri döndürülmesindeki zorluk, çevresel tehlikeler ve atık arıtması gibi problemlere neden olmaktadır. Bu yüzden heterojen katalizörler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Projemizde birlikte çöktürme metoduyla hazırlanan kütlece %15 ve %20 WO3 içeren WO3-ZrO2 katalizörler, yapısına Zr katılmış SBA-15 katalizörler (Zr-SBA-15) ve Zr-SBA-15 üzerine WO3 emdirilmesiyle hazırlanan katalizörler (WO3/Zr-SBA-15) ve WO3 ve ZrO2 emdirilmiş SBA-15 katalizörler (WZ-SBA15) sentezlenmiştir. WO3/Zr-SBA15 katalizörler iki farklı sıcaklıkta kalsine edilerek kalsinasyon sıcaklığının etkisi araştırılmıştır. Esterifikasyon tepkimesi 100 ml kesikli cam reaktörde mesitilen içerisinde azot ortamında 162 oC de gerçekleştirilmiştir.Research Project Glikoz, Nişasta ve Selülozdan Oktil Glikozitlerin Sentezlenmesi için Katı Asit Katalizörlerin Geliştirilmesi(2021) Yılmaz, Selahattin; Mutlu, Vahide NuranBu çalısmada, glikozun 1-oktanol ile glikozidasyonu yoluyla oktil glukozitlerin sentezlenmesi için asidik mezo-gözenekli katalizörler gelistirilmesi amaçlanmıstır. Katalizör tarama testleri bütil glukozit sentezinde yapılmıstır. Propil sülfrik asit içeren SBA-15 (Propil-SO3-SBA-15), sülfatlanmıs Zr katkılı SBA-15 (SO42?/Zr-SBA-15), tungstofosforik asit katkılı SBA-15 (TPASBA- 15), sülfatlanmıs La katkılı TiO2-SiO2 (SO42?/La-TiO2?SiO2) ve sülfatlanmıs mezogözenekli karbon (SO42?/CMK-3) katalizörler hazırlanmıstır. Aktif malzemelerin (sülfatlar, tungstofosforik asit ve organosülfonik asit) ve katkı malzemesinin (La) katalizör özellikleri ve aktivitesi üzerindeki etkileri ayrıntılı karakterizasyonlarla arastırılmıstır. Tüm katalizörler mezo-gözenekli yapıya ve yüksek yüzey alanına sahiptir. Asitlik ve asit bölgesi karakteri, katalizör tipine ve aktif malzemenin miktarına baglı olarak degismistir. La katkısının sülfatlama performansını arttırmak ve sülfatların kararlılıklarını gelistirmek için etkili oldugu bulunmustur. TPA-SBA-15 katalizörleri yüksek glikoz dönüsümleri (% 99 'un üzerinde) ve bütil glukozit verimleri (% 95'in üzerinde) saglamıstır. Bu katalizörlerin aktiviteleri, yüksek asitlikleri ve Keggin iyon yapısından kaynaklanmaktadır. SO4/La- TiO2-SiO2 katalizörleri ve SO4/CMK-3 katalizörleri de sırasıyla % 74,4 ve % 70 glikoz dönüsümleri ile aktif bulunmustur. Bu katalizörlerin 1-butanol ile glikozidasyonda tekrar kullanılabilir oldukları tespit edilmistir. Oktil glukozit sentezi, glukozun 1-oktanol ile dogrudan glikozidasyonu yoluyla gerçeklestirilmistir. TPA-SBA-15 ve SO4/La-TiO2-SiO2 katalizörleri üzerinde elde edilen oktil glukozit verimleri sırasıyla % 55 ve % 43'ün üzerindedir. TPA-SBA-15 ve SO4/La-TiO2-SiO2 katalizörleri üzerinde, reaksiyon sıcaklıgı (100, 110 ve 125 oC), oktanol/glikoz mol oranları (20/1, 30/1, 40/1) ve katalizör miktarı (glikoza göre kütlece % 20, % 30 ve 40%) reaksiyon parametresi olarak incelenmistir. Katalizörler ilerideki arastırmalar için umut verici bulunmustur. Son olarak, nisasta ve selülozdan oktil glukozit sentezi için SO4/La-TiO2-SiO2 ve SO4/CMK- 3 katalizörleri arastırılmıstır. Sonuçlar, yalnızca SO4/CMK-3 katalizörünün nisasta veya selülozu kısmen hidrolize edebildigini ancak oktil glukoziti üretmemistir. Bu nedenle, nisasta butanol ile SO4/CMK-3 katalizörü üzerinde alkolizasyonundan sonra elde edilen butil glukozitin (%44 verim) oktanol ile transasetilizasyon reaksiyonu gerçeklestirilmis, % 29 verimle oktil glukozit elde edilmistir.Research Project Gözenekli seramik malzemelerin sol-jel yöntemiyle hazırlanması ve karekterizasyonu(TÜBİTAK - Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, 2002) Çiftçioğlu, MuhsinBu projede seramik membranların sol-jel yöntemleri ile hazırlanması ve karakterizasyonu incelenmiştir. Bir dizi parametrelerin sol oluşturma reaksiyonlarına ve koşullarına etkileri,desteksiz membranlar ve jel parçalarının nitrojen adzorbsiyon-dezorpsiyon, TGA ve FTIR kullanılarak karakterizasyonu incelenmiştir. Seramik membranların gaz ayırma gibi endüstriyel uygulamalardaki performansı ve potansiyel kullanımı büyük oranda bu malzemelerin mikroyapı-gözenek ağının kontrollü tasarımındaki yetkinliğe bağlıdır. Belirli koşullar altında berrak titan solları ve jellerinin hazırlanmasının mümkün olduğu bulundu. Titan jel parçalarının dezorpsiyon gözenek boyutları 30-40 A aralığında bulundu. Soldaki katı içeriği arttıkça gözenek boyutunun arttığı ve dağılımının genişlediği bulundu. Solların kararlılığının ve gözenek boyutunun H+/Ti oranındaki artışla azaldığı gözlendi. Desteksiz alümina membranların 600C de ısıl işlemle hazırlanmasında peptize olmuş alümina solları kullanıldı. Berrak sollardan elde edilen desteksiz silika membranları 400C de ısıl işleme tabi tutuldu.Termogravimetrik analiz bohemit'in 425 C'da -Al2O3'ya dönüştüğünü gösterdi. Bütün izotermlerde P/Po'nun 0.4-0.6 aralığında hızlı dezorbsiyon ve histerisis lupları gözlendi. BJH gözenek boyut dağılımlarının oldukça keskin olduğu ve 40-45 A'nın üzerinde gözenek bulunmadığı gözlendi. En düşük BET yüzey alanına da sahip orta derecede asit içeren bir alümina soldan hazırlanan membranlarda dezorbsiyon gözenek boyut dağılımının genişlediği gözlendi. Bu membranların BET partikül boyutlarının 70-100 A aralığında olduğu saptandı. Bu partikül boyut aralığı için tek boyutlu küresel paketlemelerde oluşabilecek boğaz gözenek (kavite) boyutlarının deneysel olarak saptanan adzorpsiyon-dezorpsiyon gözenek boyutlarına yakın olduğu saptandı. Desteksiz silika membranları mikrogözenekli malzemelerde gözlenen ve histerisis luplarını içermeyen Tip I izotermlerini gösterdiler. Bulunan HK ortalama gözenek çapları 10 A'dan küçüktü. Silika sollarındaki su içeriğinin gözenek boyutunu yükselttiği saptandı.Research Project Hedeflendirilmiş ultrason kontrast ajanı mikroköpükçükler ile ilaç taşınımı ve kontrollü lokal ilaç salınımı Ile kanser tedavisinde kullanılması(2017) ; Kılıç Özdemir, SevgiKanser tedavisinde kullanılan kemoterapik ilaçlar yalnızca hastalıklı hücreleri değil, aynı zamanda vücudun tüm bölgelerine yayılarak sağlıklı hücreleri de etkilemektedir. İlacın tüm vücuda dağılması yerine doğrudan kanserli bölgeye ulaştırılması ve hedef bölgede hücre içine alımını kolaylaştırıcı alternatif yöntemlerin geliştirilmesi önem arz etmektedir. Bu çalışmada, ilk yerli üretim ultrason kontrast maddesi mikroköpükçüklerin kanser teşhis ve lokal tedavisinde kullanılabilirliği araştırılmıştır. Bir kemoterapötik ajan olan Doksorubisin (DOX) lipozomlara yüklenmiş, avidin-biyotin köprüsü ile mikroköpükçüklere konjüge edilmiş, ve meme kanser hücresine spesifik bir belirteç olan EGF ile işaretlenerek hedeflendirilmiş DOX yüklü mikroköpükçükler hazırlanmıştır. Mikroköpükçük başına 4.5.10-8 ?g-DOX yüklenebilmiştir. In-vitro ve biyouyumluluk testlerinin ardından, DOX yüklü hedeflendirilmiş mikroköpükçükler nüde farede in-vivo tümör modeli üzerinde etkinliği araştırılmıştır. Nüde farede kuyruk veninden verilen ultrason kontrast ajanı mikroköpükçüklerin tümöre ulaştığı ultrasonografi ile izlenmiş ve yüksek mekanik indeks (MI) değerlerinde mikroköpükçükler patlatılarak ilacın tümör bölgesinde dağılması sağlanmıştır. Boyutu 8 mm?den büyük tümörlerde tümör boyutunda küçülme ve %40?lara varan nekroz gözlenmiştir. Tümör dokusunda nekroz oranlarında kontrol grubuna göre anlamlı fark saptanması mikroköpükçüklerin kanser tedavisinde etkinliğini göstermektedir. Sonuçlar hedeflendirilmiş ilaç yüklü mikroköpükçüklerin kanser teşhis ve tedavisinde kullanılabileceğine dair umut vericidir.Research Project Helicobacter pylori'nin eradikasyonunda etkili uçucu yağların ve klaritromisinin kitosan bazlı mikrokürelerden kontrollü salımı(2010) Tıhmınlıoğlu, Funda; Yılmaz, Özlem; Altıok, Duygu; Gürbüz, Ebru Demiray; Bekmen, NeslihanUçucu yağlar hidrofobik, kuvvetli kokulu ve hidrofobik sıvılardır. İçerdikleri aktif bileşenlerden dolayı antimikrobiyal ve antioksidatif etki gösterirler. Bu çalışmada, H. pylori’nin eradikasyonunda kullanılabilecek limon otu yağı, kekik yağı, karanfil yağı, limon yağı ve tarçın yağı gibi uçucu yağların ve klaritromisinin minimum inhibisyon konsantrasyonlarının (MİK) belirlenmesi, uçucu yağ ve/veya antibiyotik yüklü kitosan bazlı mikrokürelerin hazırlanması; hazırlanan mikrokürelerin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin belirlenmesi; in vitro sistemlerde ilaç ve uçucu yağların kontrollü salım kinetiklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. H. pylori NCTC 11637 standard suşuna karşı klaritromisin ve beş uçucu yağın MİK değeri agar dilüsyon metodu ile belirlenmiştir. Her bir uçucu yağın ve klaritromisinin stok solüsyonundan iki kat seri dilüsyonlar ile sırasıyla 1000-1µg/ml ve 8-0.0037µg/mL aralığında konsantrasyonlar elde edildi. H. pylori’ye karşı limon otu yağı, tarçın yağının, karanfil yağı, limon yağı, kekik yağı ve klaritromisinin minimum inhibisyon konsantrasyonunun (MİK) sırasıyla 62, 8, 125, 500, 62 ve 0.125µg/ml olarak saptandı. Ayrıca uçucu yağların antioksidan aktiviteleri de belirlendi. MİK değeri en düşük olan tarçın yağı ile klaritromisin yüklü kitosan mikroküreler püskürtmeli kurutma yöntemi ile elde edildi. Mikrokürelerin yüzey morfolojileri, termal özellikleri, şişme ve bozunma özellikleri incelendi. Bu mikrokürelerden salınan tarçın yağı ve klaritromisinin H. pylori üzerindeki etkisi sıvı besiyerinde 48 saat boyunca incelendiğinde H. pylori üremesinin inhibe edildiği saptandı. Buna göre püskürtmeli kurutma esnasında tarçın yağı ve klaritromisinin aktivitesini kaybetmediği belirlendi. H.pylori enfeksiyonu eradikasyonunda kitosan mikrokürelere yüklenmiş tarçın yağının tek başına ya da antibiyotik ile birlikte kullanımının, antibiyotik direncinin bulunduğu durumlarda alternatif bir tedavi yöntemi olarak kullanılabileceği düşünülmektedir.Conference Object Hidrofobik İlaç Taşıyıcısı Olarak Akrilik Yıldız Blok Kopolimerler(Institute of Electrical and Electronics Engineers Inc., 2009) Genç, Gözde; Batıgün, Ayşegül; Bayraktar, Oğuz; Altıntaş, Özcan; Tunca, Ümit; Hizal, GürkanAmphiphilic poly(methyl methacrylate)-b-poly(acrylic acid) (PMMA-b-PAA) copolymers with 4 and 6 arms were synthesized by Atomic Transfer Radical Polymerization (ATRP). The polymers were characterized by GPC, H-NMR and FTIR analysis. Polymer samples synthesized at various molecular weights between 18-80 kDa were investigated in terms of maximum loading capacity and critical micelle concentration by fluorescence spectroscopy. 4 arm PMMA-b-PAA (MW 30 kDa) was loaded with hydrophobic model drug indomethacin with an extremely high drug loading efficiency (22.5% drug content). Drug loaded polymer formed a stable and biodegradable complex in aqueous medium.Research Project İlk Yerli Üretim Ultrason Kontrast Maddesi Olan Mikroköpükçüklerin İn-vitro ve İn-vivo Karakterizasyonlarının Yapılması(2016) Özdemir, Sevgi Kılıç; Barış, Mustafa Mahmut; Yılmaz, Osman; Özdemir, EkremUltrasonografi tıpta yaygın olarak kullanılan tanı yöntemlerinden biridir. Ancak, ultrasonografide bazı durumlarda görüntü kalitesi istenen düzeyde değildir. Görüntünün daha net ve açıklayıcı olabilmesi için ultrason kontrast maddesi mikroköpükçüklerin kullanılması gerekmektedir. Bu çalışmada, 2010-2012 yılları arasında TÜBİTAK tarafından desteklenen 109M494 nolu proje kapsamında geliştirilen farklı kompozisyonda ilk yerli üretim mikroköpükçüklerin morfoloji ve ultrason altında in-vitro ve in-vivo stabiliteleri araştırılmıştır. Floresan mikroskobu ile yapılan çalışmalarda, her bir mikroköpükçüğün kendine özgü yüzey kompozisyonuna ve yüzey morfolojisine sahip olduklarını gösterilmiştir. Gözlenen yüzey morfolojilerinin mikroköpükçüklerin üretim aşamasından görüntüleme anına kadar geçen sürede oluştuğu kanaatine varılmıştır. Mikroköpükçüklerin yüzeyinde monotabaka yapısı yanında kümelenmiş moleküllerin de oluştuğu bölgeler tespit edilmiştir. Mikroköpükçük formulasyonlarına eklenen PEG40St miktarı ile mikroköpükçüklerin ekojenitelerinde artış olduğu saptanmış; ancak, mikroköpükçüklerin yüzeylerinde PEG40St miktarı arttıkça mikroköpükçüklerin ultrason altında stabilitelerinin azaldığı bulunmuştur. Mikroköpükçüklerin ultrason ile konsantrasyonlarının tespit edilebilmesi için yöntem geliştirilmiştir. Mikroköpükçüklerin, sıçan ve tavşan modellerinde in-vivo uygulamalarında, dolaşıma verilen mikroköpükçüklerin stabil olarak akciğer bariyerini geçebildiği, kalp tarafından arterial sistemik dolaşıma pompalanarak aortada ekojenite oluşturabildiği, ve vasküler yatağın tüm alanlarını doldurabildiği gösterilmiştir. Ticari mikroköpükçük olan Vevomarker® ile karşılaştırmalarda, araştırma kapsamında geliştirilen mikroköpükçüklerin mukayese edilebilir düzeyde oldukları gösterilmiştirResearch Project İlköğretim okullarında bina-içi çevresel kalitenin değerlendirilmesi(2010) Sofuoğlu, Sait C.; İnal, Fikret; Sofuoğlu, Aysun; Odabaşı, Mustafaİzmir’de, ikisi kentsel biri yarı kentsel alanda yer alan üç ilköğretim okulunda, bina‐içi hava uçucu organik madde, yarı‐uçucu organik madde, partikül madde, partikül maddede element ve inorganik gaz kirletici derişimleri ölçülmüştür. Anket uygulaması yapılarak, bina ile ilgili semptomların yaygınlığı çalışılmıştır. Bina‐içi konfor değişkenlerinden sıcaklık ve nispi nem kullanılarak hesaplanan Bina‐içi Rahatsızlık Göstergesi çok yüksek değerler almamıştır. Bina‐içi hava CO2 derişimleri ölçülerek dersliklerde havalandırmanın yeterli olmadığı görülmüştür. Uçucu organik bileşiklerden formaldehit, benzen, naftalin, toluen ve 1,3‐diklorobenzenin yüksek bina‐içi derişimlere ulaşabildiği görülmüş, ve formaldehit ve benzenin birincil düzeyde, naftalin ve toluenin de ikincil düzeyde önemli sağlık riski yaratabileceği değerlendirilmiştir. Yarı‐uçucu organik bileşiklerden poliklorlu bifeniller (PCB) ve polibromlu difenil eterler (PBDE) grubu kirleticilerin bina‐içi havada bulundukları ve içeride kaynakları olabileği görülürken, sentetik koku bileşiklerinin bir derslikte yapılan çalışma ile okul binalarında hem gaz hem de partikül fazda bulunabildikleri ve gaz fazda önemli düzeyde derişimlere eriştikleri belirlenmiştir. İnorganik gazlardan ozon için, bulgular iç hava ozon derişimlerinin, dış hava ozonu ile ilintili olduğunu ve hassas insanlarda sağlık etkisi yaratma sınırının altında kaldığı yönündedir. Karbon monoksit ise neredeyse tüm ölçümlerde ya tespit sınırı olan 1 ppm’in altında ya da oldukça düşük derişimlerde bulunmuştur. Partikül madde için elde edilen dane sayısı – boyut dağılımları, kütle – boyut dağılımları, bina‐içi hava ve dış hava derişimi bulguları, partikül madde kaynağının dış hava olduğu ancak çocukların hareketliliği sebebiyle bina‐içi mikroçevrelerde derişimlerin dış hava derişimlerinin üzerine çıkabildiğini göstermiştir. Hesaplanan Hava Kalitesi Göstergesi ‐ PM Alt Gösterge değerleri, PM2,5 derişimlerinin “sağlıksız” sınıfında yer aldığını göstermiştir. Boyut ayırımlı kütlesel PM derişimleri göstermektedir ki, ince partiküllerin (PM2,5) çoğunluğu ultra ince partiküllerdir (PM1) ve ultra ince partiküller ince partiküllere göre sayıca 2‐5 kat daha yüksek derişimlerde bulunmaktadırlar. Partikül maddede Al, Cr, Cu, Fe, Mg, Mn, Ni, Pb, Zn elementleri tespit edilmiş olup kütle‐boyut dağılımlarının ultra ince boyutlarında görülen zirveler, hem ağırlıklı yerküre kaynaklı hem de ağırlıklı insan aktiviteleri kaynaklı elementler için ultra ince fraksiyonun önemli olduğunu göstermiştir.Research Project İzmir ilinde içme suyu kaynaklı maruziyet ve risk değerlendirmesi(TÜBİTAK - Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, 2005) Sofuoğlu, Sait Cemil; Kavcar, PınarBu çalışmada İzmir ilinde yarı-ihtimal tabanlı bir örnekleme uygulanarak seçilen hanelerden içme suyu örnekleri toplanmış, her haneden bir kişiye uygulanan anketlerle demografik bilgiler ve içme suyu tüketim oranlarını belirlemek üzere bilgi toplanmıştır. Bunu takiben, elde edilen veriler kullanılarak örnekte yer alan bireyler ve İzmir ili halkı için, sırasıyla, bireysel ve kitlesel maruziyet, kanser harici risk, ve kanser riski seviyeleri uçucu organik maddeler, iz metaller, ve pestisitier için belirlenmiştir.Article Jelatin Doku İskelesinin Mekanik Özellikleri Üzerine Gözenek Oluşturucu Ajanın Boyutu ve Bağlantı Süresinin Etkileri(Manisa Celâl Bayar Üniversitesi, 2015) Büyüköz, Melda; Alsoy Altınkaya, SacideBu çalışmada, makrogözenekli ve gözenekleri birbirleri ile bağlantılı olarak kalıplama, ısı etkili faz ayrımı ve tanecik uzaklaştırma yöntemleri ile üretilen jelatin bazlı doku iskelelerinde gözenek oluşturucu ajan olan parafin kürelerin boyutu ve bağlantı sürelerinin doku iskelelerinin mekanik özellikleri üzerine olan etkileri incelenmiştir. Sünger formlu ve açık hücreli yapıda olan doku iskelelerinin mekanik özellikleri sıkıştırma testi ile ölçülmüştür. Yapılan ölçümler parafin küre çapındaki artışın doku iskelelerinin sıkıştırma katsayısını istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde etkilemediğini göstermiştir. Ancak, parafin kürelerin maruz bırakıldığı ısı etkileşim süresinin 100 dakikadan 400 dakikaya arttırılmasının 250-425 µm çapındaki parafin kürelerle hazırlanan doku iskelesinin elastisite değerini arttırdığı belirlenmiştir (p<0.05). Ayrıca, 425-600 µm çapındaki parafin kürelerle hazırlanan doku iskelelerinde, ısı etkileşim süresi 100 dakikadan 400 dakikaya arttırıldığında sıkıştırma katsayısı anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.05). Elde edilen sonuçlar, bu tür doku iskelelerinde parafin kürelerin boyutundan çok bağlantı süresinin mekanik özellikler üzerinde etkili olduğunu göstermiştirResearch Project Kateşol-O-metiltransferaz (KOMT) enzim aktivitesinin bitkilerden elde edilen bazı alkaloitler ve fenollerle engellenmesi(2009) Bayraktar, OğuzBu çalışmada, üzerlik tohumu alkaloitleri ve zeytin yaprağı polifenollerinin KOMT tarafından katalizlenen metillenme reaksiyonunu engelleyebilme potansiyelleri araştırılmıştır. Özellikle, ekstraksiyon ve fraksiyonlama işlemleri ile saflıkları arttırılmaya çalışılmış harmin ve harmalin alkaloitlerinin ve oleuropein ve rutin polifenollerinin KOMT enzim inhibisyonu performansları, bu bileşiklerin standartları ve bilinen en iyi KOMT inhibitörü olan 3,5- dinitrokateşol ile kıyaslanmıştır. Bitki özütlerinin elde edilmesi ve fraksiyonlama işlemleri sırasında verimliliğe etki eden bir çok parametre YPSK analizlerine göre optimize edilmiştir. KOMT inhibisyon deneylerinde kullanılmak üzere elde edilmiş özüt ve fraksiyonların karakterizasyonu da yine YPSK analizleri ile gerçekleştirilmiştir.Research Project Kompozit aluminyum köpük malzemesinin hazırlanması ve mekanik özelliklerinin karakterizasyonu(TÜBİTAK - Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, 2001) Yılmaz, Selahattin; Güden, Mustafa; Elbir, SemihBu projede SiC tozları (SiCt), Sic viskerları (SiCv kıl kristal) ve granule Al2O3 tozları (Al2O3g) ayrı ayrı Alüminyum ile karşılaştırılarak metal matriks kompozit (MMK) köpükler hazırlanmıştır. Matriks malzemesi olarak Alüminyum seçilmiştir. TiH2 tozları şişirici ajan olarak kullanılmışlardır.MMK köpükler toz metallurji tekniği ile hazırlanmıştır. Matriks, şişirici alan (%0.5%)ve takviye malzemesi (SiCt veya SiCv veya Al2O3g) iyice karıştırıldıktan sonra, sıcak preste 450circ C ve 200 MPa basınç altında sıkıştırılmaktadır. (%99 Relative yoğunluk) Burda yarı mamül olarak tanımlayabileceğimiz tabletler elde edilmketedir. Yarı mamül matriks malzemesinin erime sıcaklığının üstünde bir sıcaklığa (750 - 850circ C) kadar ısıtılmış bir fırına konmaktadır. Bu sıcaklıklarda, TiH2 bozunması ile açığa çıkan H2 gazları metal içerisinde genleşmekte ve metalin içinde gaz hücrelerinin oluşmasını (köpükleşme) sağlamaktadır. Köpükleşen malzeme fırından çıkarılarak hızlıca soğutulmaktadır. Bu yöntem izlenerek MMK köpükler üretilmiştir. Fırın sıcaklığı ve fırında kalma süresi parametre olarak çalışılmıştır. MMK köpükler malzemeler darbe enerjisini emme için kullanılabilirler. Sonuç olarak Aluminyum köpüklerden daha yüksek enerji emme kapasitesine sahip MMK köpükler hazırlanmıştır.Research Project Kontrollü antibiyotik salımı yapan kitosan/silika bazlı kompozit doku iskelelerinin geliştirilmesi ve sert doku mühendisliği için kullanım potansiyelinin araştırılması(2019) Tıhmınlıoğlu, Funda; Ergür, Bekir Uğur; Kozacı, Leyla DidemSon yıllarda yas?lanan dünya nüfusu ve kazalara bag?lı kas-iskelet sistemi hastalık ve yaralanmalarında önemli derecede artıs gözlenmektedir. Malzeme bilimindeki gelismeler ile vücutta kemik doku ile uyumlu, polimerik yapıda sentetik greftlerin kullanımına ilgi artmıstır. Bu malzemeler, ikincil operasyonlara gerek kalmadan, immun reaksiyon gelistirmeyen canlı ve fonksiyonel yapay kemik dokusu gelistirilmesini, kemik onarımını gerektiren durumlarda, kemik iyilesmesini hızlandıracak ve desteklemek üzere kullanılmaktadır. Elde edilen biyomalzemenin mekanik gücünün hedef bölgeye uygun olması, kemik iyilesme sürecinde yapısal bütünlügü koruması ve osteokondüktif özellikte olması gerekmektedir. Bu özelliklere sahip doku iskelelerinin eldesinde kullanılan biyobozunur ve biyouyumlu yapıda dogal ve sentetik polimerler arasından kitosan porozlu yapısı, jel olusturma özellikleri, kimyasal modifikasyonlarının kolay olması, antibakteriyel özellikleri ve in vivo makromoleküllere yüksek affinite göstermesi nedeniyle özellikle dikkat çekmektedir. Son dönemde, kemik greftları olarak birçok polimer mikro ve nanokompozit sistemler üzerine çalısılmaktadır. Silika nanopartiküller, yapıda modulus ve mukavemette önemli ölçüde iyilesme saglamakta ve mineralizasyonu tetikleyerek kemik doku rejenerasyonunu desteklemektedir. Bu nedenle, proje kapsamında gelistirilecek biyomalzemede kemik olusumunu indükleyebilecek, hibrid nanokafes yapısı ile fonksiyonel özellikler kazandırılabilecek polihedral oligomerik silseskioksan (POSS) nanosilika parçacıklar kullanılmıstır. Önerilen projede; POSS katkılı kitosan temelli kompozit doku iskelelerinin gelistirilmesi ve sert doku mühendisligine yönelik olarak potansiyelinin arastırılması hedeflenmistir. Projede gelistirilen kemik doku olusumunu tetikleyen, gözenekli biyobozunur kompozit doku iskelesi; istenilen mekanik ve yapısal özellikleri saglamasının yanısıra, hedef bölgede uzun dönemde antibiyotik salımı gerçeklestiren ve enfeksiyonu engelleyen özelligi ile fonksiyonel özellik kazandırılmıs bir biyomalzemedir. Bu amaçla, kemik enfenksiyonlarında yaygın olarak agız yolu ile kullanılan antibiyotiklerden olan gentamisin ve vankomisin seçilmis ve mikrofluidizer yöntemi ile monodisperse yapıda antibiyotik yüklenmis uniform kitosan nanokürelerin elde edilmesi, bu mikro/nanokürelerin kitosan/POSS kompozit doku iskelesine püskürtme yöntemi ile basarılı bir sekilde kaplanarak entegre edilmesi, nihai üründe ilaç salınımı ve in vitro hücre kültür çalısmaları projede gerçeklestirilmistir. Nanoküre ve doku iskelesi üretiminde kullanılan kitosan/kil ve kitosan/POSS çözeltilerinin homojenizasyonu mikrofludizer sistemi ile optimize edilmis, elde edilen yapıların karakterizasyon çalısmaları sonucunda kil katkısının nanokürelerin stabilite ve in vitro salım profilini olumlu yönde etkiledigi, POSS nanopartiküllerin de doku iskelesinin mekanik dayanım, sisme özellikleri ve biyomineralizasyon kapasitesini arttırdıgı görülmüstür. Nanoküre kaplı doku iskelelerinden uzun dönemde kontrollü antibiyotik salımı gerçeklestirilmis; antimikrobiyal aktiviteleri ise disk difüzyon yöntemi ile belirlenmistir. In vitro çalısmalarda antibiyotik yüklü nanoküre kaplı doku iskelelerinde istenen hücre tutunumu, proliferasyonu ve farklılasması saglanmıstır. Kemikkıkırdak hücre farklılasması spesifik markerlarla belirlenmistir. Doku iskelelerinde kemik hücrelerinin üreme ve biyoaktivitesinde artıs gözlenirken, kıkırdak hücrelerinde sınırlı büyüme ve metabolik aktivite gözlenmistir. Bunun yanısıra, vankomisin salımı yapan doku iskelelerinde gentamisinli gruplara kıyasla, kemik hücrelerinin daha yüksek aktivite gösterdigi görülmüstür.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »